Türkiye kadın voleybolunda nasıl dünya zirvesine çıktı?
Filenin Sultanları’nın Pazar günü kazandığı şampiyonluk, tarihinde ilk kez milli takımlar düzeyinde Avrupa zaferini kazanan Türkiye’nin uzun süredir kapısını çalıyordu. Peki Türkiye’yi bu zafere taşıyan yolculuğun arkasında ne var?
Türkiye’de kadın voleybolu, ilk kez 2000’li yılların başında sporseverlere şampiyonluk hayali yaşatmaya başladı.
Neslihan Demir, Özlem Özçelik, Natalia Hanikoğlu, Gülden Kayalar ve Esra Gümüş’ten oluşan kadro, 2003’teki finalde Polonya’ya yenildi. Ancak bu mağlubiyet bile başlı başına bir başarı anlamına geliyordu.
“Filenin Sultanları” olarak anılan kadın milli voleybol takımımız, 2011, 2017 ve 2021 yıllarında zirveye çıksa da üçüncü sırayı elde etti.
2019’da finalde Sırbistan ile karşılaşan filenin sultanları, bir kez daha Avrupa şampiyonluğuna yaklaşsa da bir kez daha ikinci oldu.
Eda Fazilet, Melissa Vargas, Ebrar Karakurt, Gizem Örge, Zehra Güneş ve Hande Baladin gibi değerli oyuncuları bünyesinde barındıran takım, 4 yıl sonra 2019’un rövanşı olan Sırbistan ile finale yükseldi.
Filenin Sultanları Brüksel’deki finali nefes kesen bir geri dönüşle kazandı.
Socrates Dergisi’nin spor yazarlarından ve spikerlerinden Emre Yazıcıol’a göre, “Türkiye’nin 20 yıllık hayali bu kez gerçek oldu”.
Bu son galibiyetle Türkiye, Avrupa şampiyonu unvanını kazandı ve dünyanın en başarılı kadın voleybol takımına sahip oldu.
Son dönemde Milletler Ligi’nde şampiyon olan ve dünya sıralamasında bir numaraya yükselen milli takımın bu büyük başarısının adımları uzun süredir duyuluyor.
Peki bu başarı ne kadar değerli ve hangi gerçekler başarıyı getirdi? Ve ne kadar sürebilir?
Türk okulu
Spor Editör ve Açık Radyo programcısı Burcu Biçer, Avrupa Şampiyonası’nın voleybolda olimpiyatlardan sonra en zorlu turnuva olarak değerlendirildiğini söylüyor. Bunun nedeni ise dünya sıralamasında üst sıralarda yer alan takımların çoğunun Avrupa’dan olması.
Yarı finalde Türkiye’ye mağlup olan İtalya, Avrupa’nın son şampiyonu oldu. Finalde mağlup ettiği Sırbistan ise 2019 Avrupa, 2022 dünya şampiyonu.
Biçer, en zorlu rakip olarak gösterdiği iki ülkeye karşı kazandığı bu zaferlerin, yıllardır zorlu olan zihinsel eşiği aşmasına olanak sağladığını söylüyor.
Filenin Sultanları’nın artık hem dünya hem de Avrupa şampiyonu bir grup olarak sahaya çıkacağını vurgulayan Biçer, “İlk kez favori gösterildikleri bir turnuvada beklentileri karşıladılar.”
Eski milli voleybolcu ve voleybol yorumcusu Burcu Hakyemez, Türk voleybolunun hem milli lig hem de milli takım düzeyindeki istikrarıyla yükselen bir grafik çizdiğine dikkat çekerek, dünyanın dört bir yanından yabancı oyuncuların da bu ligde oynamak istediğine dikkat çekti. Türkiye ligi ve kendilerini geliştirin.
Hakyemez, Rus, Brezilya, Asya gibi çeşitli okulların yanı sıra voleybolda da Türk okulunun gelişebileceğine dair işaretler olabileceğini belirterek, “Artık o okulu oluşturduğumuzu düşünüyorum.”
Hakyemez’e göre Türk ekolünün ayırt edici özelliği orta oyuncuların golcü olmasıdır.
Türkiye’nin tam anlamıyla grup oyunu oynadığını söyleyen Hakyemez, “Bazen Asya ekolü gibi çok hızlıyız ama bazen de Rus ekolü gibi oyunu çok üst seviyeden oynuyoruz.”
‘Planlı ve bilinçli yatırımlar var’
Türk voleybolunun yıllardır özellikle kadınlarda elde ettiği başarı, milli kadrolarla sınırlı değil.
CEV Kadınlar Şampiyonlar Ligi’nde 2022-23 döneminde yarı finale çıkan dört gruptan üçü Türkiye Ligi’ndendi.
Vakıfbank, F.Bahçe Opet’i mağlup ederek finalde İtalyan temsilcisi Igor Gorgonzola Novara’yı deviren Eczacıbaşı Dynavit ile karşılaştı. Maçta kupayı kaldıran taraf Vakıfbank oldu.
Voleybol yorumcularına göre bu istikrarlı başarıyı yaratan nedenler, bu spora yapılan planlı ve bilinçli yatırımlarda yer almıyor.
F.Bahçe daha sonra Eczacıbaşı ve Vakıfbank ile büyüyen Türk kulübü rekabetine katıldı. Bu onların altyapılarına ve ardından A gruplarına yansıdı.
Hakyemez, spor yıllarında ülkeye gelen kaliteli yabancı antrenör ve oyunculardan çok şey öğrendiklerini, daha sonra onlarla rekabet edebildiklerini belirtiyor:
“Türk oyuncu altyapıda büyüdü, üst yapıya yükseldi. Ama takımda olamamak bir dönemin en büyük sıkıntılarından biriydi.
“Yabancı oyuncularla antrenman kalitesinin artması, Türk oyuncuların yabancı oyuncularla rekabet etmeye başlamasını da beraberinde getirdi.
“Takımlarına inanılmaz paralar karşılığında transfer olan yabancı oyuncuların yerine Gözde Kırdar, Neslihan Demir, Eda ve Esra gibi isimler kadroya girerek sorumluluk aldı.
“Bütün dönemi bu sorumlulukla geçirdiler ve başarılarını milli takıma da yansıttılar. Türk oyuncu sorumluluğu üstlendi ve milli grubu bir yere getirdi.”
Takımlarda takım ruhunun sadece takım çalışmasından ibaret olmadığını, “kardeş-kardeş” bağının geliştiğini anlatan Hakyemez, “Büyüklerimize saygımız, küçüklerimize sevgimiz çok önemli. Ablaların yol göstermesi, küçüklerin ise ciddiye alması başarının en büyük nedenlerinden biridir.”
Yazıcıol, Eda Fazilet, Naz Aydemir Akyol gibi başarılı oyuncuların rol model haline geldiğine ve uzun süredir takımlarda yer aldığına dikkat çeken Erdoğan, “İstikrar Neslihan Demir’den sonra gelen öncü oyuncularla sağlandı. Milli takım formasını terletiyorum.”
‘Linçlere çalışmalarıyla karşılık vermek motivasyon kaynağı’
Açık Radyo’dan Burcu Biçer’in haberine göre sporun diğer bölümlerinde kadınlara karşı bir inançsızlık var. Ama bu voleybol için geçerli değil, tam tersine genç kızlar için bir fırsat alanı.
Spora meraklı kızların küçük yaşlardan itibaren voleybola yönlendirildiğini belirten Biçer, ülkede voleybol denilince akla hâlâ kadın sporcuların geldiğini söylüyor:
“Kadınlar da bu sporu en iyi şekilde yapabildiklerini gösteriyor.”
Biçer’e göre voleybol takımının bu başarıları sadece sportif bir zafer değil, daha fazlası da var.
Şampiyonanın hemen öncesinde Ebrar Karakurt, sosyal medya hesabından “Savaşa karşı savaşı kazanıyoruz” sözleriyle bir paylaşım yaptı. “Abdülhamid Denge” isimli kullanıcı, “Müslüman Türk Milleti olarak size tahammül etmeye devam ediyoruz…” yorumunu yaptı.
Karakurt ise bu kullanıcıya “Saçmalama Abdülhamid” diyerek yanıt verdi.
Bu diyaloğun ardından tartışmalara açıklık getiren Karakurt, “Söz konusu arkadaşımızın ismi Ahmet, Mehmet veya Berke olabilir. Bahis başka yerlere çekiliyor. Pazar günü önemli bir maçımız var, ona konsantre oluyorum. “
Milli voleybolcu, sosyal medyada homofobik taciz ve saldırıların hedefi oldu.
Bu diyalog sonrasında Karakurt’un karşılaştığı baskıları hatırlatan Biçer, şöyle devam ediyor: “Ekibin ve arkasındaki teknik ekibin yoğun çalışmasının yanı sıra, bu linç ve baskılara en iyi çalışmayla karşılık vermek de motivasyon kaynaklarından biri oldu diye düşünüyorum.”
‘Sporda başarıyı yakalayan ülkelerde işler böyle yürüyor’
Peki bu başarıyı gelecek nesillere aktarmak mümkün mü? Yoksa bir başka deyişle bu başarı, doğru oyuncuların doğru hocayla gerçek zamanlı bir araya gelmesinden mi ibaret?
Socrates Dergisi’nden Yazıcıol, “Sürekli oyuncu yetiştiren, voleybolun sevildiği ve voleybola yatırım yapılan bir ülkede başarı bekleyebilirsiniz” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Nesille ilişki kurmak pek gerçekçi değil. 2019 yılında Avrupa finali oynadık. Orada da kupaya yakındık. 2012 yılında olimpiyatlara gittik. Oyuncular değişti. Yeni oyuncular çıktı. Her zaman belli bir bar olmuştur. Bu tesadüfi bir başarı değil. Kolektif bilincin gelişmesiyle birlikte başarının kaçınılmaz kabul edildiği ve ön plana çıkan oyuncuların takip edilmesiyle daha iyisini yapma çabasının olduğu bir gerçektir. Her spor dalında başarı elde eden ülkelerde bu böyle oluyor.”
Biçer, kültürün ortasında nesiller boyu birbirine aktarılan bir ilişkinin olduğuna inanıyor.
“2000’li yılların başında Neslihan Demir, Naz Aydemir Akyol ve diğer oyuncularla oluşan kültürü kullanmayı öğrenmeye devam ediyor. Bu neslin ve ondan sonra gelecek olanların da bu istikrarı sağlayacak bir düzeni oluşturacağını düşünüyorum” diyen Biçer, değişim ve dönüşümün başarılarla mümkün olduğunu, o başarıyı ve tecrübeleri benimsediğini sözlerine ekledi:
“Bu süreçler hep aktarıldı ve bugün Ebrar, Zehra, Elif, Vargas, Hande kuşağının vurguladığı duygu cesaretle sonuca ulaştı.”
Biçer’in isimleri sadece saha içinde değil saha dışında da toplumsal konulardaki tutum ve duruşlarıyla simgelenen sporculardır.
Eda Erdem’in örgülü saçları ve yumruklarını sıktığı pozu da bunun örneklerinden biri.
Biçer, “Eda Erdem’in liderlik anlayışı, Ebrar ve Vargas’ın kimlik temsilleri, İlkin ve Elif’in esprili ‘en yakın arkadaşlar’ olarak takılmaları. Teknik ekibin yoğun çalışmasının dışında böyle bir tarafın olmasının da etkili olduğunu düşünüyorum.”
Sürdürülebilirlik
Hakyemez ise voleybolda başarının sürdürülebilirliğinin altyapıyla doğru orantılı olduğunu söyleyerek, altyapıyı destekleyecek antrenör ihtiyacının altını çiziyor.
Yazıcıol, bu başarı sayesinde arkadan gelecek oyuncuların daha özgüvenli olacağını, Türkiye’nin artık bir “kazanan” yani kazanma ruhuna sahip olacağını, ligin zaten belli bir seviyede olduğunu söylüyor. Çok üst düzeyde olan bu maç, F.Bahçe, Eczacıbaşı ve Vakıfbank rekabetiyle daha da yükselecek.
Filenin Sultanları arasında yer almanın büyük bir gurur kaynağı haline geldiğini belirten Yazıcıol, “Daha fazla aile çocuklarını voleybola yönlendirecek. Dolayısıyla başarının sürdürülebilirliği konusunda iyimser olmak mümkün.”
Kupa galibiyetinin ardından Türkiye Voleybol Federasyonu Lideri Mehmet Akif Üstündağ’a yeni hedefleri soruldu.
Üstündağ ise, “Dünya 1 numarası, Avrupa şampiyonu. Olimpiyatlar sıralamada kaldı. İnşallah orada da kürsüye çıkacağız, İstiklal Marşımızı her yerde okutacağız.”
Türk voleybolseverler, 2023 Paris Olimpiyatları’nda bu hedefin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini her zaman biraz daha inançla birlikte izleyecekler.